Bursa Vakıf Kültürü Müzesi

Bursa Vakıf Kültürü Müzesi

Bursa'nın vakıf değerlerinin sergilendiği müze

Ortalama Değerlendirmeler

Bilgi bölümü

   Hafta sonu ne yapacak farklı kültürel etkinlikler arayanların uğrak yeri olan Merinos Parkı Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nin en dikkat çekici müzelerinden olan Bursa Vakıf Kültürü Müzesi’ni ziyaret ettiniz mi? Henüz buraları keşfedemediyseniz, çok şey kaçırdınız demektir. Çünkü burada bulunan müzeler, sizleri tarihi yolculuğa çıkaracak türden 🙂

   Tarihi şehir Bursa’nın, tarihi mirası: Bursa Vakıf Kültürü Müzesi

   Osmanlı Devleti’nin imparatorluk haline gelmesinde önemli kazanımlardan olan Bursa, yüz yıllar içerisinde tarihi mirasları ile turistlerinde uğrak noktası oldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin tarihi eserlere yaptığı yatırımlar ile son yıllarda kültürel ve inanç turizminde önemli ivme yakalayan Bursa, Bursa Vakıf Kültürleri Müzesi ile turistlere vakıf kültürünü öğretiyor. Müze içerisinde bulunan bölümler ile kendinizi Bursa’nın tarihi yapılarını gezerken ki hissiyatta bulabilirsiniz. Çünkü her yanınız bu tarihi mirasların anlatımı ile dolu.

   Peki Vakıf nedir ve neden önemlidir? 

Vakıf; bireylerin yardımlaşma güdüsüyle, taşınır-taşınmaz mallarını, kendi iradeleriyle özel mülkiyetlerinden çıkarıp, içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için; dini, hayrî, sosyal ve ekonomik bir gayeye ebedi tahsis etme düşüncesinin olgunlaştırdığı bir sistemdir.

Sosyal hayatta yardımlaşma ve dayanışmaya çok önem veren İslâm dininin, güçlü Türk devletleri tarafından kabul edilmesi, vakıf kurumuna en büyük gelişimi yaşatmıştır. Vakıflar, altın çağını Osmanlı ile yaşamıştır. Öyle ki; Osmanlı İmparatorluğu “Vakıf Cenneti” ya da “Vakıf Devleti” olarak tanımlanmıştır.

‘Vakıf sistemi, tarihsel süreç içerisinde topluma, zamana ve mekâna bağlı olarak değişiklik göstermiş; çeşitli toplumlarda farklı şekillerde uygulanmıştır. Vakıf kültürünün başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Babil ve Sümerler’de vakfı andıran bir takım izlere rastlanmıştır. Yine Boğazköy kazılarında ele geçen tabletlerde,  M.Ö. 1290-1280 yıllarında Hitit Kralı Hattuşili tarafından düzenlenmiş bir belge vakfı çağrıştırmaktadır. Eski Yunan’da farklı bir uygulama mevcut olup, vakfa benzer bazı kurumlardan bahsedilmektedir. Roma ve Bizans’ta da vakıf kurumunun bir ölçüde gelişmiş olduğunu görmekteyiz.

Türklerin de, İslamiyet’i kabul etmeden önce Gök Tengri inançlarına uygun vakıflar oluşturdukları anlaşılmaktadır.  Toplumun tüm kesimlerine refahın yayılmasını amaçlayan vakıf kurumlarının kökeni, Türklerde Uygurlara kadar gitmektedir. Çin vakayinamelerinde, Uygur Ülkesinde fakirlik olmadığı ;bir kişinin maddi sıkıntı içine düştüğü takdirde toplumun ona yardım ederek muhtaç durumdan kurtardığı kaydedilmektedir. Doğu Türkistan’ın Turfan Bölgesi’nde yapılan araştırmalarda, Uygur Budist mabedlerinin duvarlarında hayır yapan vakıfçıların portrelerinin resmedildiği, yanlarına da bu kişilerin adlarının yazılmış olduğu görülmüştür. Asya’da yerleşik bulunan Uygurlar, İslâmiyet’i ancak 15. asırda kabul etmişlerdir. Bu bulgu; Türk kavimlerinde vakıf fikrinin, İslâmiyet’ten önce doğmuş olduğunun fakat olgunlaşmadığının göstergesi olarak kabul edilmektedir. İslâm öncesi Arap toplumunda ise dini kurumların bazı hizmetlerine, süresiz olmak üzere, bir takım malların tahsis edildiği biliniyor.’

   İslam Tarihinde Vakıf

İslâm medeniyetinde vakıf, bir malı insanların yararına olmak üzere Allah yoluna adamaktır.

“Allah rızası” ve “hayırda evrensellik”; İslâmiyet’in klasik vakıf anlayışına kazandırdığı en önemli kavramlardır. İlahi hoşnutluk temelinde hizmet anlayışı ile; din, mezhep, cinsiyet, ırk veya etnik köken söz konusu edilmeksizin toplumun bütün kesimlerini kapsayacak bir vakıf kültürü geliştirilmiştir. “İnsana hizmet” odaklı bu kültürde, insan kadar hayvan ve doğa da vakfın konusu ve objesi haline getirilmiştir.

İslâm tarihinde vakıf kuran ilk kişi Hz. Peygamber (Hz. Muhammed) (S.A.V.)’dir. Hz. Peygamber, bir taraftan ashabını vakıf yapmaya teşvik ederken, bir yandan da bizzat kendisi vakıf yaparak Müslümanlara bu konuda da örnek olmuştur. Hz. Muhammed (S.A.V.), Fedek ve Hayber’deki arazilerini sağlığında fakirler yararına vakfetmiştir.

Hz. Peygamber, Hz. Ömer’in vakfetmek istediği hurmalık için; “Bu hurmalığın aslını (rakabesini) vakfet! Artık o hibe edilemez, miras bırakılamaz, yalnız onun mahsulü infak edilir, yedirilir” diyerek, vakfın çerçevesini çizmiştir. Hz. Ömer Hayber’deki hurma bahçelerini, Hz. Osman da satın aldığı Medine’deki Rûme Kuyusu’nu vakfetmiştir. Dört halifenin dışında sahabe tarafından da tesis edilen vakıflar artarak devam etmiştir.

İslam devletleri içinde ilk vakıf, Emevi Halifesi Velid Bin Abdülmelik’in, 88/707 tarihinde Şam’da yaptırdığı ve halen ayakta olan Ümeyye Camii’dir. Gerek bakım onarımı, gerekse burada yürütülecek dini hizmetler ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin masraflarını karşılamak için birçok köy ve arazi vakfetmiştir. 786 tarihinde I. Abdurrahman tarafından inşa edilen Kurtuba Ulucamii ve Tuleytula’da inşa edilen Babu Merdum Camii, dönemin en önemli vakıf eserleri arasındadır. Ayrıca Endülüs’te çok sayıda vakıf kütüphane de kurulmuştur.

Bursa Vakıf Kültürü Müzesi’ni 360 derece gezmek için tıklayınız

Fotoğraflar

Bugün Şimdi açık UTC+3

09:00 - 17:30
  • Pazartesi
    09:00 - 17:30
  • Salı
    09:00 - 17:30
  • Çarşamba
    09:00 - 17:30
  • Perşembe
    09:00 - 17:30
  • Cuma
    09:00 - 17:30
  • Cumartesi
    09:00 - 17:30
  • Pazar
    09:00 - 17:30

Konum Bilgileri

Sayfa istatistikleri

281 Views
0 Değerlendirme
0 Favorite
0 Paylaş

Bunu gördünüz mü?